Bize olmaz deme



Dernekler üyelerinin dernek tüzüğü doğrultusunda menfaatleri kollar, içinde bulunduğu sektörün gelişmesi için çalışır hatta ürettiği değerlerle ülke ekonomisine katkı sağlar, ülke stratejilerinin belirlenmesinde yardımcı olur.

Bilişim sektöründe 30’dan fazla dernek var. Kimisi başarılı, kimisi görece daha sessiz, bazılarının ise varlığından ne üyelerinin ne de sektörün haberi var. Arada genel kurul yapıp, kendi aralarında düzenledikleri iftar programlarında takılıyorlar.

Durum böyle olunca Bilişim şirketlerini koruyacak gözetecek, yeri geldiğinde yardımcı olup hatta hüküm verecek dernek özlemi var. Elbette bazı derneklerimiz bu görevin bir kısmını üsleniyor olabilir ama benim gördüğüm kadarıyla direk üyesi olduğu firmaları ve hatta üye olmasa bile sektörün zarar gören firmalarına arka çıkacak, onların menfaatlerini kollayacak bir derneğimiz yok gibi. Hep genel konular görüşülüyor.

Örnekleri çok, geçtiğimiz 20 yılda da bolca benzerlerini yaşadık. Bir marka ile davalık olan ya da herhangi bir nedenle arası açılan firmalarımıza arka çıkan olmadı, tam tersine tüm sektör markaların yanında yer aldı, adeta marka-firma ilişkisinin bozulmasını fırsat bilip markaya daha da yakınlaşmaya başladı.

Diğer firmalardan izin alabilme imkanım yok ama biri benim yaşadığım biri de yakinen tanıdığım bir Bilişim firmasının hikayesi olayın şeklini ortaya koyuyor.

Kendi firmam Helyum, Kaspersky ile mahkemelik olunca, bu durumu fırsat bilen Helyum’dan ürün alan birçok firma Kaspersky ile yakınlaştı, dağıtıcılık ve bayilik kuyrukları oluşturup markaya akla gelen her yalakalığı yaptı. Ne sektörden bir firma bizi dinledi, ne de bize herhangi bir STK sahip çıktı. Herkes Helyum’un işinin biran evvel bitmesini yani anti-virüs piyasasından çekilmesini ister gibi sırtını döndü. Bu konuda kazanan marka oldu . Günün sonunda iyi bir Bilişim firmamız büyük zarar gördü, ürünleri satma kuyruğuna giren firmalar da işi beceremedi, o günden bugüne kadar 10’dan fazla firma dağıtıcı ismiyle anılır oldu.  Nadir örneklerden biridir, bu konuda edata firmasının marka ile ilişkiye girmeden evvel incelik göstererek bana danıştığını da söylemeden geçmeyelim.

Yakınlarda benzer bir olay daha gerçekleşti, olayın ortaya çıkışı farklı olsa da gelişmeler çok benzer. Yine bir firmamız marka ile sorun yaşıyor, sahip çıkan ne bir dernek var ne de birkaçını saymazsak onlara destek olan bir Bilişim firması. Herkes markanın ürünlerini alıp satma derdinde. Susma sustukça sıra sana gelecek söylemini umursamadan, ders çıkarmadan. Derneklerimiz ise her zaman olduğu gibi ya sessiz ya da güçlünün yanında.

Bu yaşanan talihsiz olayın mağduru firmamız Simet. Simet yıllardır Ankara’dan sektöre özellikle Wifi konularında ürün tedarik ediyor. Her firma gibi seveni de var sevmeyeni de ama her zaman kendi kurallarında da olsa hizmet kalitesini yüksek tutan, disiplinli güvenilir bir firma. Markalarını tanıtırken teknolojiyi de yaygınlaştırmaya çalışan, vizyoner ve katmadeğer katan bir firma.

Simet geçtiğimiz yıl ekonomik anlamda biraz dara düşünce ekonomik yönden güçlü, Anadolu’nun bağrından kopup İstanbul havalimanında büyük proje alacak kadar ilişkileri güçlü başka bir firma, sattığı bir ürüne talip oluyor, görüşmeler sonucunda distribütörlüğünü alıyor. Buraya kadar her şey normal gibi. Fakat bu sonucun 2 yıllık bir gelişimi var, tesadüf o ki Simet’ten ayrılan 4 kişi bu yeni distribütörde işe başlıyor. Hepsi teker teker ayrılıp bu yeni distribütör firmaya geçmiş ve geçişler tamamlanınca marka bu firmaya distribütörlüğü vermiş. Belki de bu ayrılıp yeni distribütöre geçen 4 kişinin olayla hiçbir bağlantısı yok, belki de herhangi bir plan da yok, tamamen tesadüf.  Bunu iki firma yetkililerine sordum, yeni distribütör cevap vermek istemediğini söyledi, Simet durumu açıklayan uzun bir yazı gönderdi, özet yorumu ise aşağıda.

Bu gelişmeler karşısında sektör ne yaptı?  Simet’i sevmeyeneler zaten çok memnun, ohh iyi oldu diyorlar,  sevip sevmeme bir kenara bu güne kadar bu marka ürünleri Simet’ten alanlar ne yapıyor? Hangisi ucuza verirse ondan alıyor. İtiraz eden, ses çıkaran yok, alkış var. Bu durumu inceleyip haklının yanında olmaya çalışan STK’mız var mı ? yok.  Belki de Simet haksız ama durumu araştıracak kimse olmayınca gazeteci ruhu ile bizler yazmaya çalıştık.  Birileri sektör firmalarımızın markalar ile olan ilişkilerinde gözlemci olmalı, yeri geldiğinde haklıya destek olmalı. Geçmişte basın dahil kimse Helyum’a yardımcı olmadı, biz bu olayda gözlemci olalım dedik.

Kusurumuz oldu ise affola

Simet firmasından Sinan Bedir : Ülkemizin son yıllarda hayatın her alanında yaşamış olduğu toplumsal histerinin bir sonucu olarak ta sayabileceğimiz, dürüstlüğü, kibarlığı, adaleti, anlayışı, kardeşliği, dostluğu, etik değerleri, hukuku kenara atan, tüm bu değerlerden yoksun ticaret anlayışı öyle bir noktaya geldi ki bu toplumda yaşayan biri olarak hayretler içindeyim. Yıllarca destekleyip, yönlendirip, kılavuz olduğunuz şirketler ve sahipleri birer akbaba gibi sizin en güçsüz olduğunuz dönemi bekleyip, hemen sizi siz yapan değerlere, kaynaklara, markalara, insan gücüne saldırıyorlar. Tabi ki üreticiler de, üreticileri temsil eden yerel firmalar da diledikleri zaman iş ortağını değiştirebilir veya yenisini ekleyebilirler. Fakat bu durum, yukarıda bahsi geçen değerler içerisinde yapılır. Üreticinin temsilcisi olarak teknoloji transferi, yerel ihtiyaçlara göre özelleştirme, hızlı ve güvenilir teknik destek, yerel içerik üretimi, bol ve hızlı erişilebilir teknik kaynaklar üretilmesi, projelendirme ve benzeri hizmetlerin hiçbir şey ifade etmediği bu yeni ticaret anlayışı, tüm sektörü sarmadan, sektörel oda ve derneklerin, organizasyon firmaları gibi etkinlik düzenleyip, yemek, içmek, bir araya gelip dedikodu yapmak dışında, artık üzerine düşen düzenleyicilik rollerini uygulamaya başlaması gereklidir.

 

Murat Atılgan

1.07.2019Firma sahiplerine yapılan bu haksızlığın ve vefasızlığın karşısında kahrolmamak elde değil. Hayat gerçekten bir elektir. Kale içerisinde bir ihanet var ise kaleyi savunmak gerçekten çok zorlu bir süreçtir. Özelikle aile şirketleri , tüm çalışanlarını ailesinden biri olarak görüyorlar ve sonrasında da ciddi bir hayal kırıklığına uğrayabiliyorlar. Markanın ihaneti, çalışanların sadakatsizliği çok kötü noktalara taşıyor işleri. Simet adını daha önce hiç duymamıştım ama gerçekten çok üzüldüm bu olanlara. "El Eli El de yüzü yıkar" Temiz eller için el el 'e vermek gerekli.

Bilge Bedir

26.06.2019Markanın kendi ülkesinde bile bilinirliği yok iken yoktan var edeniz, Yanımızda çalışanlara kendi evlatlarımızın "hala", "amca" diyecek kadar onlara yakın duranız. Dönülemez şizofreni tanısı konulupta kendi eşlerinin, abilerinin bile vazgeçtiğinde vazgeçmeyip arkasında duran biziz ben, sen olmayıp biz olduranız, insanların teknik bir ufku olmadığını söyleyip ötelediğinde bıkmadan usanmadan fxs port ile fxo port un farkını günlerce anlatanız ha ydi ben oldum kanatlarım tüylendi uçacağım dediğinde başka firmalara gitmesine teşvik edeniz ve giderken de bir kız babası gibi burası senin öz yuvandır diyeniz. Ha tüyleri çıkmamış dürüst atılımcı ne kadar sektör yedek oyuncusu varsa profesyonelliğe ilk adımı da attıranız. Hatta bazılarının özel hayatında yerini alanız ama şimdi görüyorum ki. Tüyleri çıkmış pislemişler bir de üzerine mum dikmekteler. Merak buyurmayın bütün bunlar bir elektir, elek aştında kaşanlar mutlaka süpürülecektir ez cevap.

Murat Atılgan

25.06.2019İyi bir ekonomik sistem oluşturmalıyız. Yetkilisi olarak satış ve destek verdiğimiz yabancı sermayeli ürünlerin mutlaka alternatiflerini zaman içerisinde üretiyor ve ürettiriyor olmalıyız. Bir al , üç e sat durumu ile her zaman durumlar başımıza gelebilir. Üretenden fazla kazanma hırsımızın bir sonucu olduğunu belirtmekte fayda görüyorum.

Menderes Yağmur

25.06.2019Satışa dayalı Bilişim Sektörünün genelde başına gelen oldukça kötü bir durumu çok iyi özetlemişsiniz. Firma ve Marka hikayeleri her iki tarafı bağlayan ciddi bir durum olduğu bu konuda bir yorumda bulunmak yanlış olur. Siz yinede herkesin fikrini sormuş ve içerisinde tesadüfleri de barındıran bir yoruma imza atmışsınız. Benim değinmek istediğim konu Marka ların , Üreticilerin kullandıkları değerli insanların genel durumları bir psikolog olarak değinmektir. Bir Üretici ürettiği ürünü bir marka ve ya bir den çok marka ile dünyanın bir çok ülkesinde satışa sunar. Bu işlemi yaparken de kendince yaptığı araştırmada , bulunduğu ülkede iyi bir çizgisi olan , bağlantıları ve referansları sağlam olan, iş bitirici firmaları veya firmayı gözlerine kestirirler. Ticaret başlar , üreten de , satanda memnundur. Ancak burada üretici olan her zaman daha karlı olmak ve ipleri elinde bulundurmak gibi bir tutku içerisindedir. Zaten böylede olur. Temsilciliğini yaptığı markanın satışından firmalar bulundukları ülke şartlarına göre güzel kar marjları belirler ve güzelde paralar , sermayeler oluşturur. Bu işin bir gün biteceğini düşünmezler , kendileri üretmek içinde yeterli donanımları ve sermayeleri olmaz. Ama hep alttan alternatif ürünlerinde satışını yapmayı denerler. Aslında bağlı oldukları asıl markaya ihanet etmektir bunun adı ve asıl marka bunu bir köşeye yazar. Nasılsa satarız diyen bu firmalar , ekonomiden de anlamadıkları için doğru yatırımlar yapamazlar ve ülke ekonomisinin de dövizli ürünlerde ki sıkıntılı günlerinde ciddi mali sıkıntılara düşerler. Son bir iyilik olarak asıl markaları bu firmalara kredi gibi ciddi ürün stokları gönderirler ama döviz girdili ürünlerin satışı zaten ülkede sıkıntılıdır ve satış yapılamaz. Elemanlar zaten ekmek derdindedir. Maaş alır veya alamazlar ama firmanın kötüye gitmesi ellerinden bir şey gelmemesi onları da farklı arayışlara iter ve iyi olan elemanlar en sona doğru gider. Çalıştıkları firmadan onlarda zamanında iyilik görmemişlerdir aslında. Ben yaptım , ben kurdum, ben satıyorum , elemanın biri gelir biri gider deyip parayı indiren bir yönetim kurulu vardır başlarında ve bunun intikamı değilde boşa geçen yılların bir kefaleti olarak kendilerini başka firmalar da bulurlar. Bunlar doğal şeyler , çünkü sadece aşk tesadüfleri sever ve hiçbir eleman işine aşk ile sarılmaz. Markada satıcısına aşık değildir. Zamanında alternatiflerinin de arandığını bildiğinden ekonomik olarak batık olan firmadan desteğini çeker ama yine son bir iyilik düşünür. Stoklarda ki ürünler için teklif sunar. Satamıyorsun zaten , yada benden aldığından 3 katı fiyatına satıyor dün, bugün yüzde şu karla satsan bunları satarsın demez bile. Ürünlerimi geri iade edebilirsin der. Bu eleman ve asıl marka stok durum hikayesi aslında ciddi kredi borcunuz olan bir bakanın müdürüne küsmeniz hikayesiyle aynı hikayedir. Bankanın kuralları vardı, çok az banka batar hortumlanmadı ise dünyada. Bu gerçekliği düşündüğümüzde ciddi karlar eden firmasında hortumlanmadığı sürece batması gerçekten zordur. "Eğer iş satış ise , tek markaya bağlı kalmamak gerektiğini öğrenemeyen bir sektördür Türkiye de ki Bilişim sektörü." Fahiş fiyatlarla yapılan satışlar firmaları bile kurtarmıyorsa sektörü hiç kurtarmaz. Adam üretiyor satıyor , sen adamdan alıp 3 katına satıp sonra battım diyorsun. Bu bir çok ekonomi kuramına aykırı bir durum. Ekonomide malum tüm koşullar sabittir. Patron sen isen sende özellikle iç koşullarını sabit tutman gereklidir. Dışarı sadece seni ilgilendirmiyordur , herkesin ortak paydasıdır. Şizofren olup giden çok fazla firma sahibi , bilişim emekçisi var ülkemde bu yüzden. Allah yardımcıları olsun. Uzun lafın kısası artık ne olur üretim için de bir pay ayıralım lüks yaşantımız , iyi olan işlerimiz bitmesin diyorsak! Saygı ve sevgilerimle,

Emrah Demir

25.06.2019Türkiye de bilişim satış firmaları için önem gösterilmesi gereken bir durum.

kadir

21.06.2019Sektörde helyum ve simet gibi firmaların farklı ölçeklerde yaşadığı sorunlara yakın değilim. Ancak yaşanan diğer farklı sorunlara aşina olduğumuz için bu durumu anlayabilirim. Sizin sektörünüzün de, diğer sektörlerde olduğu gibi derneğe ihtiyaç duyduğunu anlayabiliyorum. Umarım yakında bunu başarabilirsiniz.